Bazıları içgüdüleri ile bazıları da dürtüleriyle hareket ederlermiş.
Siz hangisiyle hareket ediyorsunuz bunu bilemem elbette, ama bizim konumuzun aktörleri dürtülerinin esiri olanlar.
Ne fark var derseniz kısaca şu söylenebilir ve uzmanlar şunları söylüyorlar:
İçgüdü, doyurulabilen ihtiyacları ifade ederken; açlık ve susuzluk gibi
Dürtü; doyurulması imkansız, insanın yaşamını devam ettirebilmesi için, doğuşla beraber getirdiği ilkel fizyolojik ihtiyaçların psikolojik boyutu olmakla beraber, hareket ettirici gücü de “ego” olanı ifade ediyor.
İçgüdü, biyolojik yokluğun enerjisi iken yemek, içmek, uyumak, üremek gibi.
Dürtü ise biyolojik yokluğun haz ilkesi güdümünde, egonun efendiliğinde, tatminin peşinde hareket etmektir.
Dürtü, hiçbir zaman ulaşamayacağı doyumu ve tamlığı arar, yaşam boyu büyür, bu arada her bünyede de farklıdır ve durmaksızın döner durur.
Şimdi belki de diyosunuz ne alaka, PTT ve dürtü. Kaldı ki PTT mi kaldı.
Posta bitti, paket taşıma gelmedi mi?
Postacının kapıyı çaldığında yüreklerin heyecanla attığı günler mi kaldı?
Postayı aceleyle paketlemeye çalışırken, paket marifetiyle paketlenenlerin gününde değil miyiz?
Tellerine kuşların konduğu telgraflar mı kaldı?
Yerine “TRUTH Social” ve diğerleri gelmedi mi?
Telgrafın tellerine konduğu için, avlanmaya çalışılırken, avın birden avcı oluverip, avlanmaya başladığı günlerde değil miyiz?
Telefon başlarında pinekleyip bekleşirken; normal, acele, yıldırım diye yazdırıp, görüşme için mutlaka merkezdeki hanımın onayının beklendiği günler mi kaldı?
Yeni bir sim kart ile eskiyi unutturup yeni kimliğe kavuşanların hakim olduğu günlerde değil miyiz?
Evet o değil, bu günlerdeyiz.
E o zaman kim,ne bu PTT.
Kısaca ifade edersek;
Zamanın ruhunu belirlediğini iddia edenler bunlar.
Dürtülerinin peşinde koşanlar.
“Ya ben ya kaos” diyenler.
“Bi taraf olan bertaraf olur “ diyenler.
“Ben tek ve son şansınızım” diyenler.
Evet enteresan günlerdeyiz hakikaten.
Zamanın ruhu işte diyor kimileri
Zamana uyacaksın yoksa zaman sana kıyar diyorlar.
Öylemi dersiniz? Zamanın ruhuna uymak mı, zamana ruh katmak mı?
Zamanı vakte çevirebilmek mi kayda değer olan?
Onlar; bana, benim zamanıma uyacaksın diyenler.
Sakın zamansız öteyim demeyesin diyenler.
Toplumsal eşitsizliklere bir son vereceğiz diyenler
Kendilerine has liderlik tarzı olanlar.
Çıkarların değerlenmesi için ilkelerin değersizleştirmekten korkmayanlar.
Sonuna kadar gitmeyi göze alanlar.
Bu da yapılır mı denilen şeyleri yapanlar.
“Yok artıkbu da söylenir mi” diyenleri şaşkına çevirenler.
Hızla fikir değiştirebilenler.
Sevilmeleri de nefret edilmeleri de ifrat düzeyinde olanlar.
Meydan okumaya bayılanlar.
Basını sevmeyip sürekli kavga edenler.
Risk almada rekorların tek sahipleri olanlar.
Yargıyla bankalarla faizle kavgaları çok benzer olanlar.
Üstten bakıp, tehditkar davranmaktan çekinmeyenler.
Kanun diktatörlüğüne bayılanlar.
İlerleme ve gelişmeden yana olmalarına rağmen hep geçmişe dönüp orayı hedefleyenler.
Günümüzde var olup geçmişte yaşayanlar.
Doğru soruyu sormayı bilmediklerinden, doğru cevaptan hep uzak kalanlar.
Seçimlerde hile yapmakla suçlananalar.
Demokrasi için ciddi tehdit olarak görülenler.
Demokrasi, özgürlük istiyorsanız bağımsızlığı unutun diyenler.
Bağımsızlık istiyorsanız demokrasi ve özgürlükle vedalaşın diyenler.
Diğerlerini böcek gibi gördüklerini ifade etmekten zevk alanlar.
Hayallerinin efendiliğine sığınanlar.
Cüzdan lokasyonunda yaşayıp, vicdanı tahliye ettirenler.
Hep inandıklarını yapanlar ve sadece inandıklarını bilenler, bildiklerine de inanmayanlar.
Portatif kişilikli
Pratik ahlaklı
Demonte şahsiyetli
Dürtüsel kumandalı…
İlk once eşime okuttum ve sence bu Posta, Telefon, Telgraf nedir, kimdir diye sordum.
Tebessümle bana dönerek “tehlikeli sularda yüzüyorsunuz Yavuz Bey” dedi.
“A, niye ki !” dedim.
“Bunlar dünya üçüzleri Putin, Tayyip, Trump dedi.”
Kendisine “kesinlikle yanıldığını” söyledim vakur bir ciddiyetle.
Sizin düşüncelerinizi bilmeyi ne de çok isterdim.
Cehennemin ön izlemesi ve kabir azabı fragmanlarını izlediğimiz bu günlerde, şeytanın önlerinde düğmelerini iliklediği ve şeytanın çalışma atölyesinin kadrolu çalışanları siyonist katillere lanetliyor, gargat ağacı dikmeye bile fırsatlarının olmamasını temenni ediyorum yüce Allah’tan.
Zalimler için yaşasın cehennem!
Muhabbetle…
Yavuz KARA