Verdiğinden fazlasını isteyen toprak! Evet verdiğinden daha fazlasını isteyen; bunu en güzel Fransız Varoluşçuları bilir, karşı çıkmanın görsel yetkesine hakimdir onlar, görseldir çünkü derinliğine ulaşmak istemezler Varoluşcular çoğunlukla fikirlerin, onların kaygısı kendilerini rahat ettirmek değil midir? Bu karşı koyuşu en net Sartre tanımlar, insanı salt bilincin içinden görür Filozof, böylece kentin insanını ve yeni bir insanı tanımlar adeta. Bu yeni insan yalnız varoluşuna odaklandığı için bencildir, insana karşı hep “ben” der, tarım toplumunun dışındadır artık adeta kent ve insan, çok uzun zamandır istenen olmuştur. Böylece tarım toplumunda ortaya çıkan dinlerinde adeta karşısındadır, çünkü toprak verdiğinden fazlasını istediğine göre insanda yalnız bilincinde meydana gelir.
Bilinçsiz insanda muhakkak insan olma yolunda değildir, yalnız insanı insan yapan onu diğer varlıklardan ayıran başka bir özelliği vardır, bu da güvenme, birlikte istenç gösterme özelliğidir, sorumluluk sahibi olmak güvence vermek insanın en önemli özelliğidir. Sokakta çok karşılaşıyoruz, trafikte, herkes “kral” herkesin kendine göre uyarlanmış kuralları var. Evet argoda da bu kullanış yaygınlaşmış ve sosyal demokrat olduklarını söyleyenlerin ağzından da bu “kral” kelimesini duyduğumda irkildim. Neyse, insan kelimeleriyle vardır, yalnız bilincimiz bize ihanet etmeye başladığında, kimseye güvenmemeye başladığımızda, suratımız ister istemez asılır, suratımız gittikçe bizden uzaklaştıkça, kararır ve ağzımızdan çıkan kelimelerde bize ihanet eder artık, ne kadar kastımız olmadan söylediğimizi düşünsek de kelimeler artık işin en basitiyle ahmakça olur, kırıcı, üzücü ve kışkırtıcı, kavgacı yanını saymıyorum bile kelimelerin bu gibi insanların.
Liderleri görüyorum televizyonda, ağzından çıkanları kulakları duymuyor, halka bugün başka bir cümleyle seslenirken, ertesi gün başka cümleler kurabiliyorlar, muhalefete, iktidara ağza alınmayacak hakaretler edebiliyorlar. Elinden gelse tebaa yapacak halkı yeniden çoğu lider.
Geçenlerde Amerika’nın kuzeyinde göller bölgesinde iki çift topluluk olduğunu ve birbirlerine yupper ve troll diye seslendiklerini öğrendim. Tabii benim pasaportum bile olmadığı için ve ülke bana doğru dürüst olanaklar sunmadığı için yeni duydum bu kelimeleri. Yupper gelişmiş o bölgenin tüm olanaklarını bilen ve belki de kendini bilen anlamına da gelen bir kelime. Bazen üniversitedeki arkadaşlarında evet anlamında birbirlerine “yip” dediklerini duydum tabii onlar yip, yip demeye varıyorlardı değil mi? Bana ne ben Amerikalı’mıyım?Troll ise beceriksiz, ahmakça anlamına geliyor şüphesiz. İnternette sosyal ağlarda da birilerinin “yalakası” ortalığı karıştıran daha çok ergenler için söylenen bir terim.
Bilgi ve birikim azaldıkça insanların birbirlerine olan güveni azalır şüphesiz, daha refah bir yerlere topluma ulaşma, o seviyeye gelmekte zorlaşır, dünyanın altında kalırız elbette. Bunların böyle olmasını istemeyiz; ülkemizi, kendimizi daha iyi yerlere taşımak için birbirimize güvenmek zorundayız, birey olmadan da bu yoldan geçmek olası değil. Bilinci öğretmek en zoru değil, ondan daha zoru birbirine güvenin nerede başladığını nerede bittiğini anlayabilmek. Siz gene de bir şey olmaz demeyin, miskinler tekkesine de varmayın, en iyi eğitimi nasıl vereceğiz insanlarımıza, yoksa toplumsal cinnet yakamızı bırakmayacak.