Üzücü bir şeydir çoğunlukla belirli bir yaşa gelenler için akşamın olması. Ya da genç biri için alacakaranlık bunları bilmek için belirli bir aksan gerekir şüphesiz, hangi lisanla kime ne soracağımızı bilemezsek büyük olasılıkla ahmakla eş tutarlar kişiyi. Örneğin yıllardır yazıyla ilgilendiğim için günlük konuşmaların çoğu ahmakça gelir, cümle düşüklüğü, sokak ağzıyla “annadın mı?” diye cümle kurmak ve benzeri pek çok şey hele durduk yere küfürlü konuşmalar oldukça anlamsız değil midir? Zanlarımızı bunların üzerine kurmaksa iyice saçmalıktır şüphesiz.
Ece Ayhan’a mal ettikleri; sizin yazdıklarınızı anlamıyorlar sorusu üzerine, anlamazsa anlamasın o* çocukları dediği de bilinir. Yani yazarların, şairlerin edebi kaygılarını anlamakta pek de başarılı olmasa gerektir topluma. İsmet Özel’se insanın ortalama duruşuna seslenmek bir toplum için en bozgun haldir der. Anday’da, İkinci Yeni’de de bunları görürüz yani anlamın geliş gidişine şüpheyle bakarlar, öyle bir coşku ya da bir çeşit öykünme aramaktan çok, yaşamanın belki de farkında olmanın düşünceye bağlanmazsa ilerlemenin olmayacağının farkına varmak. Coşku denince insanın basit şeylerden zevk almasını kast ederek bu bütünlüğe ulaşmak elbette yıkıcı olacaktır, mühendisinden, doktoruna bu çağın müziğinden, sinemasına aynı yere varabiliyorsak şüphesiz gelecek nesillerin yetişmesinden de şüpheye düşmek gerektir. Düşünmeyen beyin çoşsun dursun neye yarar.
İşin en vahim tarafı, hissedilen o şeyin tek bir üniformaya dönüşmesiyse hakikat, gerçek arayışımızdaki en önemli sorundur bu coşku, öyle ki bu üniforma yetişen nesillerin üzerine daha küçükken yerleştiriliyor, onlara kendilerini tanıtlama fırsatını da tanımıyor. Onların neden bu denli vurdumduymazlıktan, dengesiz bir yola doğru gittiklerini görmemek için çok aptal olmak gerek. Bu sıkışmadan yetişen çocuklarsa, bir cami avlusuna girip önüne gelen kişiyi bıçaklamaya, bir surun tepesinde birilerinin boğazını kesmek pathosun hangi düşünce yapısına dair bir öngörü, nasıl bir sanrı yaratıyor bunları, bilmek toplum için pek de kazançlı olmayacak şüphesiz.
Dilin sıkıştığı bu devirde, yalnız ve yalnız toplumsal vargılarla bir yerlere varmak mümkün mü? Dil neden sıkıştı, okumamak, yazının sağaltıcı gücüne inanmamak beni de etkisi altına almış olabilir, toplumdan umudumu kesmek bunun bir gerekçesi de olabilir. Fakat yazının şüphesiz sağaltıcı etkisi vardır. Yazdığımız eğer, zaten bir öykünmeyse yola, göğe bakmanın nedir anlamı. Taklidin taklidi olan şarkılar, filmler, müzik elbette toplumun çok büyük bir bölümüne seslenecek. Ortalamanın üzerinde akılları olan çocuklarımızın bir kısmı da bunların yeterli olmadığını görecek, anlayacak ve sonuçta eğitimde yeterli sağaltıcı etkiyi oluşturmadığı için vasat bir toplum olmayı bünyemize iyice sindireceğiz, dilin derin yapısını bilmeyen, şiirin derinliğini anlayamayan “bilgi” ile dünya malı arasındaki yersiz birlikteliği çözemezsek maalesef vasat bir toplum olacağız. Kimse kusura bakmasın bunları sadece dine bağlamak, kör bir kuyudan bakmaktır, bilim buna izin vermez. Siz mekaniğin ve dilin kurallarına izin vermezseniz onu derinliğine anlamazsanız ancak köle bir toplum olursunuz. Dinin kör alanına izin verseniz bile bunları anlayan bir toplumun kölesi olursunuz, gidip hâlâ pirle, mollayla mı konuşuyorsunuz? Neyse bana ne Menekşelendi Gene Sular.