Ahmet Kemal TEKİN
Tarih : 4.05.2025


N’olaydı yar n’olaydı!


 

Geçtiğimiz Pazar gününden beri bir grip, bir üşüme ve diş baş, kulak ağrım bir türlü geçmedi. Pzt izin aldım, ne yalan söyleyeyim, birkaç günde atlatırım, bir iki günde gezerim, gelecek haftada işime dinç başlarım diye aklımdan geçti, bu beş günlük izin almam, fakat öyle olmadı, hafta sonu gelmesine karşın hâlâ yataktan kalkamadım. Genelde biraz uyku, biraz bitki çayıyla atlattığım sağlık sorunlarımı artık kolayca def edemiyorum, bu yıl ikinci yakalanışım iki bin yirmi dördün sonlarını da sayarsak. Artık, galiba yaşlılık belirtileri kendini gösteriyor.

Ne demiş ünlü Rus adını anımsayamadığım; “Dünya insanın beşiğidir fakat insan sonsuza kadar beşikte yaşayamaz.” Son zamanlarda daha da sık aklıma geliyor, çok da dirilik, dinçlik beklentim olmadı yaşantımda fakat yapmak istediğim iki şey var hâlâ, fotoğraf ve yazıda ciddi bir başarı elde etmek. Bu başarı nedir ondan da emin değilim. Ödüller almak mı, yaşadığım kentin adını uluslararası bir yarışmada duyurmak mı? Bunlardan pek de emin değilim. İstediğim şey çoğunlukla Mersin’le anılmak olabilir, bunu geçen gün iyice fark ettim. Belki yaşlanınca yaklaşık yirmi yıldır yaşadığım sokağa adımı verirler, bunca göçebelikle zor ya!

Erzurum’dan beslendiğini söylüyordu şair daha çok, Erzurum’da onu bağrına basmış olmalı ki, TRT2’de onunla ilgili bir belgesel çekmişlerdi; Erzurum’da, Nurullah Genç için. Evet şair Erzurumlu olmaktan onur duyuyor, öncelikle Erzurum için var olduğunu iddia ediyordu. İlkokul zamanından, üniversiteye kadar hep bu kentte kalmış, hatta öğretim üyeliğine de bu kentte devam etmişti. Bunlara bakılırsa, bu yaşadığı sürece onun için bir Erzurumlu denebilirdi.

Bense hep kent kent dolaştım babamın mesleğinden dolayı, hatta Sinop’a bile gittik. Atalarımın, hani derler ya, yedi ceddimin topraklarıysa Anamur. Bense hepi topu üç yıl yaşadım Anamur’da. İki yıl, yok üç yıl Adana’da, birkaç yıl Anamur’da ve geri kalanı hep Mersin’de geçti yaşantımın ama burada bitmedi. Üniversite için Ankara’ya gittikten sonra, aklımın ucundan geçmemesine karşın İstanbul ve İzmir’de de yaşadım. Uzak diye bu iki kenti üniversite tercihimde yazmadım, zorunluluktan gittim ve yaklaşık üç yılda bu kentlerde yaşadım. Oysa ben üniversite yıllarımdan sonra kente gelmeyi de düşünürdüm. En büyük amaçlarımdan biri belki Mersin Üniversitesinde öğretim üyesi olmaktı, tabii bunlar bütün planlarım gibi olmadı. Tasso’nun dediği hep geçerli sanki; “Zorunluluğun doğurduğu her şey üzücüdür.”

Bir kentin sakini olmak gerçekten önemli kanımca, bir kenti içinde olmak tam da bir şairin istediği olsa gerek. Böylece yazdıkları onu tanımlar, kentte onu. Yahya Kemal için doğrudan İstanbul diyebiliriz örneğin. Bense kentten kente göç edip durdum, zamanın efendisi olan biri istediği her şeyi elde edebilir bir görüşe göre, zamanı büker, varsıllığı ele geçirir, çoğumuzdaysa bu olasılık dahilinde bile değil, bu ülkede hâlâ göçebeyiz, köylü bile değiliz. Hayat koşullarından dolayı bir akım, akış içindeyiz yazık şu millete. Kant’ın bir kasabadan çıkmadan yaptıkları aklıma geldikçe ne denli uzağız hâlâ bir şeylere.

 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 

 

  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız
 
Yorumunuz
 


 



ANASAYFA
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM

mersinpost.com.tr © Copyright 2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.


URA MEDYA