Ortaokulda okurken eşofmanımın altı vardı, üstü bildiğin beyaz atletti(!) Dersimize giren beden eğitimi öğretmenimiz sorardı; Oğlum senin üstün nerede, üşürsün böyle sorusunun tüm okuldaki klasik cevabı, pardon yalanı(!);”Üşümüyorum öğretmenim. Annem yıkamış, kurumamış (!)” Sanki altı yıkanmamış, ya da o daha hızlıca kuruyormuş gibi(…) Yalanın alt yazısı; olsa giymez miyiz; bulduğumuzla geldik, idare et öğretmenimdi… Tabii fena üşüyorduk da(!) Şimdi o dönemin beden eğitimcileri, Necat hoca, Mustafa Ada hoca, Zekai hoca…Ya da ismini buraya yazamadığım kim varsa, onlara sorsak, hangimizin ne imkanlara sahip olduğunu, ne şartlarda geldiğini tek tek bilirlerdi(…) Sadece spor ayakkabılarını söylesek, imkanlar tek tek ortaya çıkardı… Mesela Mekap orta şartlarda imkanları olanların markasıydı. Kaba mabaydı ama dayanıklıydı. Hem okulda giy, hem gündelikte giy; bahçeye bağa git, serada çalış bana mısın demezdi. Şimdi var mı bilmiyorum ama tam arazi şartları ayakkabısıydı. Spor ayakkabısı dense de dört mevsim, üç vakit giyilebilen bir ayakkabıydı… Panter… Asgari ücretlinin çocuğuna alabildiği, kıt kanaat grubunun sahip olabildiği bir spor ayakkabısıydı. Biraz kramponu, biraz bez ayakkabıyı andırır, haftada bir kokmasın diye de yıkardınız… Esem Sport… Spor ayakkabısının Nirvana’sı, en üst modeli, en pahalısıydı. Akşam sabah hayalini kurar, giymiş olanlara da hayranlıkla bakardınız hani… Mekap’ın 2, Panter’in 4 katıydı fiyatı. Hep hayal etmiş, ona sahip olmak için de çok çalışmıştım(…) Döneminin bu üç spor ayakkabısı aslında çocukluğumuzun da özetiydi. Şimdi artık en iyide yarışıyor çocuklar. Geçenlerde 4,500 liralık spor ayakkabısı etiketini görünce, film şeridinde bizim çocukluğumuza, dünün hayallerine gittim… Şimdi olsa bu çocuklar Esem Sport’u beğenir miydi, hiç sanmam… Mutlu Pazarlar hepinize