image Yavuz  KARA
SEKÜLERLEŞMEDEN DESEKÜLERLEŞMEYE

Yazı Tarihi : 3.01.2025
 E-Mail :

 

“Seküler Dindarlık, Muhafazakar Sekülerlik”
 

…“Ailem Müslüman olduğu için her çocuk gibi Müslüman geleneklerine göre yetiştim.

Lisede zorla İmam Hatip’e gönderildim.

Ailede en dindar şahsiyet bendim.

Hafız olabilmek için bir dönem okulu bile bırakmayı düşündüm.

 Ve İlahiyat Fakültesini kazandım.

…Üniversite 2. Sınıfa kadar taklidi iman şeklinde inancımı sürdürüyordum.

Bana ne verilirse kabul eder sorgulamazdım.

2.sınıfın ortalarında bana düşünmeyi, sorgulamayı öğreten hocamla karşılaştım.

Ne okursam sorgulamaya başladım.

O zaman kadar bana anlatılan Allah hep kötüymüş ilk bunu fark ettim.

Günah yazmak için peşimizde koşan bir Allah.

Şunu giyersen/giymezsen günah, şarkı söylersen günah.

Evet ilk şüphem Tanrı’nın adaletsizliği…

Aslında Allah’ın hiçbir zaman dünyaya karışmadığı her şeyin uydurma olduğunu anladığım an aşmıştım…

Her gün inanmadığım şeyleri inanır gibi yapmaktan, çocuklar bir soru sorduğunda onu İslam’a uygun bir şekilde anlatmak çok zoruma gidiyor.

Çünkü her gün yalan söylüyorum.

Sevgi saygı, empati çerçevesinde derslerimi işlemeye çalışıyorum ki kimse kimseyi dışlamasın, hor görmesin.

Böyle daha ne kadar sürdürebilirim bilmiyorum”…

Kendimi ateist olarak görüyorum.

 MEB’de çalışan bir ilahiyatçı, 25 yaşında, erkek.

---

…”İlahiyat DİB ihtisas mezunuyum.

İmamlık, vaizlik ve müftülük görevlerinde bulundum.

Daha sonra kurum değiştirdim.

Küçük yaşlardan beri medreselerde ve bir dönem Mısır’da din eğitimi aldığım için çevremde iyi bir hoca olarak bilinirim.”

…”İnsanları kandırmak, kandırıldığına inandırılmaktan daha kolaymış.

Ben de kolay kandırılmıştım, ama bunu kabullenmem kolay olmadı.

Ve bir yıl uğraşmamın sonucunda Haklı olmayı bırakıp, hakikatli olmayı yeğledim”…

…”Kendimi deist, ateist, agnostik gibi bir kalıpta görmüyorum.

Özetle ad koymak durağı menzil sanıp inmektir.

Ben kendimi sadece yolcu olarak tanımlıyorum”…

Eski Müftü, İlahiyatçı, Üniversitede çalışıyor. Yaş 40, erkek.

---

“Mecburi Müslüman olarak başladığım hayatımın inanç dünyasını 30-35 yaş arasını Deist, 35 ve sonrası için Agnostik/Apateist arası diye konumlandırabilirim.

Türkiye gibi din odaklı, her işin dini kaşıyarak yürütüldüğü bir ülkede yaşamasam artık din gündemim dahi olmaz.

Nazım Hikmet’in dediği gibi ‘en güzel yıllarımın melun katili (Din!)’”…

İmam Hatipli, Bilgisayar Mühendisi. Yaş 39,Kadın.

 

Evet bu örnekler Hamdi Tayfur’un “Dip Dalga” Kitabından alınmıştır ki bu kitabı sizinle daha detaylıca paylaşmayı umuyorum.

 

Ve elbette günümüzün en yaygın endişelerinden biri, sekülerleşiyor muyuz?

Çocuklarımıza ne oluyor?

Nereden de çıktı bu deist, ateist, agnostik, nihilist, panteist?

“Ayakkabı markası falandır inşallah” diyor kimi aileler.

Endişelenmekte haklı mıyız, yoksa mübalağa mı ediliyor?

Yukarıda Hamdi Tayfur’un “Dip Dalga” adlı eserinde ele aldığı 60 örnekten sadece üç tanesi, geri kalan örnekler de İmam Hatip ve İlahiyat Fakültesi mezunları arasından seçilmiş örnekler.

Ben ilk okuduğumda şaşakaldım.

Geçtiğimiz yaz Müftülüğün ve Valiliğin yalanladığı bir haber vardı.

Muğla’nın bir köyünde ateist olduğunu açıklayan bir imamın haberi.

Güya İmam ateist olmasına rağmen, işini layıkıyla ve disiplinle yerine getirdiğini; vaazlarını verdiğini, hutbeyi okuduğunu, namazlarını vaktinde kıldırdığını, cenazeleri yıkayıp defnettiğini, yazları çocuklara Kur’an Kursu verdiğini vs. ifade etmiş.

“Ben inanmıyorum ama işimi seviyorum” demiş.

Buna “seküler İmam” desek yanlış olmaz sanırım, ehliyetini almış; ama liyakatten nasipsiz bir kardeşimiz.

Sekülerlik tam da bu oluyor işte.

Dinin içinde olup da, dini içinden çıkarmış olmak.

Dini, dünyasından çıkarıp, dünyevileşmek.

Aslına bakarsanız sekülerleşme kavramı bize ait bir kavram değil, tamamen Avrupa’ya ait bir kavram.

Katolik Kilisesinin başına gelenleri: mallarının alınması, kamulaştırılması, toplumsal gücünün azalması, daha önce bilim, sanat her konuda söz söyleme ve sınır çizme hakkının elinden alınmasına verile ad.

Kilise ne diyordu: Doğanın üstünde bir güç var ve biz o gücün temsilcisiyiz.

Yani sekülerleşme, doğa üstü gücün her alanda azalması demek bir manada.

Dinin dünyadan el çektirilmesinin gayesi ve nedeni ne olabilir?

Kimine göre Tanrı’nın emekli edilmesi neden gerekli?

Neden bir “Din Tutulması” yaşıyoruz?

Neden bir “Din yorgunluğu” içerisindeyiz?

Dış güçlere bağlamadan nasıl cevap verebiliriz?

Şu bir gerçek ki yaşadığımız bu modern dönemde, aşırı hızlı ilerleyen teknoloji, hızla gelişen iletişim ağı, ekonomik libarelleşme yükselen değer durumunda ve bu da varlığın her alanını metalaştırıyor.

Dinin bundan nasibini almaması düşünülemezdi elbette.

Ve “Din Marketi” diye bir Pazar oluştu ve burada kendini dinin sahibi ilan edenler, dini bir meta olarak gördüler.

Bu da dinin ruhaniyetine, kutsiyetine, maneviyatına zarar verdi.

Dünyaya karşı; Dünyayı reddetme, tasdik etme veya dünya ile uzlaşma tavrı içinden dünyayı reddetmeyi seçmesi gerekenler, ve bu yönüyle örnek olması gerekenler, dünya ile uzlaşmayı seçince, bu temsil kabiliyetleri dahi olmayan kendini dinin sahibi gören tebliğciler, sekülerleşmeye oldukça katkı sunmuş oldular.

Paylaşılamayan milyar dolarlarca servet, devlette hakimiyet, yapılan her yanlışa kılıf uydurmadaki marifet, kendilerince tebliğde kullanılan dil ve niyet; özellikle gençler arasında sorgulanmaya ve alınan cevaptan duyulan hoşnutsuzluk ile konforlarına,  özgürlüklerine düşkün günümüz gençleri tarafından ciddiyetten, iyi niyetten ve samimiyetten uzak göründüğünden, hızla bu dindarlardan ve dinden uzaklaşmaya başladılar, bir kimlik haline gelmiş olan din bu ise, benim dinim yok diyerek.

Hızla sekülerleşen sadece gençler mi peki?

Elbette hayır.

Biz ne kadar sekülerleştik acaba, hiç düşündünüz mü?

Akademisyenler sekülerleşmeyi üçe ayırmış, eğer doğru kabul ederseniz sekülerleşmeyen kalmamış demektir…

TEORİK SEKÜLERLEŞME:

Kişinin ateist ya da deist olmasıdır.

PRATİK SEKÜLERLEŞME:

Teorik olarak dini inancı kabul edip, dünyevileşen insanlar.

Kişinin namaz, oruç, zekat gibi ibadetleri terk etmesiyle ortaya çıkıyor.

Buna görünür sekülerleşme de denebilir.

GİZLİ SEKÜLERLEŞME:

Teorik olarak Müslüman olup ibadetlerini yerine getirdikleri halde, İslam’ın faziletlerini hayatlarına yansıtamayanlar.

Kişiliklerini para ya da dünyevi güç gibi din dışı faktörler tarafından inşa edilir.

Sahi siz sekülerleşmenin neresindesiniz?

Yoksa hızla sekülerleşmenin zıttı desekülerleşme yolunda mısınız?

Desekülerleşme, sekülerleşmenin karşıtı gibi görünse de teorik olarak, pratikte durum pek de öyledir diyemeyiz.

Desekülerleşen insanlar her ne kadar dine ve dini ritüellere yaklaştıkları zannedilse de durum pek de öyle değildir, onlar başka bir “doğa üstü”, spiritüel alanlara kontrolsuz giriş yapmaktadırlar.

Artık herkes fal, büyü, burç, rakamlar, reikiki, çakralar, online kurşun dökme vs.vs konulara ilgi duymaya başlamış ve kendilerini din sandıkları, manevi bir yeni ısınmakta olan kazanın içine atmışlardır, kurbağa misali.

Yavaş yavaş ısınan suda gevşeyen kurbağa kazandan kaçmayı denemeyeceğinden, kazan kaynayınca da kaçamayacağından patlayarak imha olmayı beklemektedirler hep beraber…

Velhasıl;

Sekülerizm ve onun dinleri, kendisine dahil olanı öylesine bireyselleştirirler ki onlar artık ortak, kolektif karar alamaz olurlar ve bu yüzden öngörülebilen ve engellenebilecek olan felaketler karşısında bile toplanıp bir araya gelemez topluluk ve cemaat olamama durumuna mahkum olurlar.

Tehlike varsa ve üstelik hayati ise, söyledikleri sadece: Haydi bana eyvallahtır.

 Batı’nın bugün yaşadığı da tam bu gibi görünüyor.

Peki ya bizim?

Korkarım ki büyük bir olay sonrası anlayabileceğiz, hiç de iç açıcı olmayan durumumuzu…

Kısaca sekülerizm, evreni kutsallıktan arındırmak demek.

Ne zaman ki kendinizi Allah’a daha az ihtiyaç hisseder bulursanız, ne kadar az dua etmeye başlamışsanız sekülerleşmeye de aynı hızla başlamışsınız demektir.

Sekülerizm bir resim üretir ve sizden sadece boyamanızı ister…

 

“Bazarov”lara ve “Bazarovlaşmaya” fırsat vermemek temennisiyle…

Muhabbetle…

Yavuz KARA



  YORUM YAZ
 
Adınız Soyadınız
 
Yorumunuz
 
 
  GÜNCEL
 
 
 
  SOSYAL MEDYA
 
 
  HAVA DURUMU
 
 
  FACEBOOK
 

 
 
 


 
 
 

 

Mersin Post | Siteden yararlanırken yayın politikamızı okumanızı tavsiye ederiz. mersinpost.com.tr © Copyright 2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz. Mersin Post basın ve yayın meslek ilkelerine uyar.

URA MEDYA