Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Özbilgin, koordinatörlüğünde sürdürülen ‘BlackSea4Fish Projesi’ Karadeniz balıkçılığının sürdürülebilirliğini takibe aldı.
“BlackSea4Fish Projesi’nin Türkiye Koordinatörü Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Özbilgin, deniz kaynaklarının yönetilmesi açısından önem taşıyan projeyle, balıkçılığın biyolojik, ekolojik, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğini hedeflediklerini söyledi. Projeyle küçük ölçekli balıkçılığın öneminin de öne çıktığını belirten Prof. Dr. Özbilgin, adeta bir saha araştırma ekibi gibi çalışan küçük ölçekli balıkçılardan denizlerdeki güncel durumu öğrendiklerini belirtti.
Prof. Dr. Özbilgin’in 3 yıldır koordinatörlüğünü yürüttüğü proje; Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütüne (FAO) bağlı Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonu (GFCM) tarafından hayata geçirildi. Komisyon, “2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” kapsamında okyanusların, denizlerin ve denizel kaynakların korunması, balıkçılığın bir sonraki kuşaklara aktarılması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanmasını amaçlıyor. Prof. Dr. Hüseyin Özbilgin, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 22 asil üye ülkeden, Avrupa Birliği ve aday ülkelerden oluşan komisyonun, balıkçılık ve denizlerin durumu konusunda her yıl bilgi topladığını, bu bilgileri değerlendirdiğini ve yılın sonunda ülkeler için bağlayıcı kararlar aldığını dile getirdi. Bu kararların bilgiye dayalı olmasının gerekliliğine değinen Prof. Dr. Özbilgin, ülkelerin alınan kararlarla uyumunu denetleyen bir mekanizma olduğunu, kararlarla uyumsuzluğun görülmesi halinde uyarı mekanizmasının devreye girdiğini ifade etti.
BlackSea4Fish’in özünde birbiriyle ilişkili beş bileşen bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özbilgin, bunları “Balıkçılık yönetimini destekleyen bilimsel tavsiyeler”, “Küçük ölçekli ve rekreasyonel balıkçılığa ilişkin bilginin geliştirilmesi”, Yasadışı, rapor edilmeyen ve düzenlenmeyen (IUU) balıkçılığın değerlendirilmesi ve gemi izleme sistemlerine modüler bir yaklaşımın operasyonel hale getirilmesi”, Hassas türlerin ıskarta ve hedef dışı avlarının daha iyi izlenmesi” ile “İş birliği, sosyal yardım ve iyi yaygınlaştırılmış sonuçlar” olarak sıraladı.
‘BALIKÇILIĞIN BİYOLOJİK, EKOLOJİK, SOSYAL VE EKONOMİK SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİ HEDEFLİYORUZ’
Prof. Dr. Özbilgin, Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonu’nun balıkçılık kaynaklarının, sürdürülebilir kullanımı için ülkelerin çabalarını bir araya getirmeyi hedeflediğini belirtti. Çalışma esasları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Özbilgin, “Karadeniz için yaygın türlerden hamsiyi örnek verelim. Biz sadece hamsisinin biyolojik varlığını değil, aynı zamanda hamsi balıkçılığının sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğini hedefliyoruz. Bu bilim camiası tarafından göz ardı edilebilmektedir. Fakat balıkçılığı yönetmek için bu faktörleri göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Son yıllardaki çabalarımız balıkçılığın sosyoekonomik durumunu daha iyi anlayabilmek için gerekli verinin düzenli olarak toplanması yönünde.” Diye konuştu.
‘KARADENİZ’DE ÖNCELİĞİ BELİRLENMİŞ 8 TÜR VAR’
Karadeniz’de öncelikli olarak belirlenmiş “Hamsi, Çaça, İstavrit, Barbunya, Mezgit, Deniz Salyangozu, Kalkan ve Köpekbalığı” olmak üzere 8 türün olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özbilgin, bu 8 türün toplam ağırlığının, Karadeniz’deki üretimin yüzde 90’ından fazlasını oluşturduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Özbilgin “Komisyona bağlı ülkeler bu türlerle ilgili olarak ne miktarda yakaladıklarını, neyi denize geri attıklarını, bu balıkların geçmiş yıl içerisindeki boy-ağırlık ilişkilerini ve bunları yakalamakta kullanılan filonun gücünü bildirmek zorundalar. Biz her yıl Mayıs–Haziran aylarında BlackSea4Fish Projesi’nin koordine ettiği bir veri hazırlama toplantısı yapıyoruz. Bütün ülkelerden gelen bu veriler, yıllık düzenli yapılan deniz araştırma sonuçlarıyla standart bir formata kavuşturuluyor ve dosyalar birleştiriliyor. Verilerin kullanıldığı, bu türlerin stok miktarları ile ilgili hesaplamalar yapan, ülkelerin uzmanlarından oluşan bir grubumuz var. Bu grup gelen verileri matematiksel istatistiksel modeller kullanarak analiz ediyor. Bulgular ışığında ‘Bir türün toplam miktarında, anaçlarında ve yavrularında azalma ya da artma var denildiğinde’ değişimlere bakılarak balıkçılık yöneticileri için sonunda bir tavsiye kararı üretiliyor.” dedi.
‘KÜÇÜK ÖLÇEKLİ BALIKÇILIĞA POZİTİF AYRIMCILIK YAPILMALI’
Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonunun ölçeğinde filonun yaklaşık yüzde 85’inin, küçük ölçekli balıkçı teknelerinden oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Özbilgin, Türkiye’de bu oranın yaklaşık yüzde 90 olduğunu, küçük ölçekli balıkçılığın pozitif ayrımcılığa uğraması gerektiğini belirtti. Küçük ölçekli balıkçıları “Sahanın koruyucuları” olarak tanımlayan Özbilgin şöyle konuştu:
“Karadeniz’de bir ilçede balıkçılık yapan küçük bir tekne başka bir yerde avcılık yapamaz, günübirlik avcılık yaparlar. Kıyıdan çok uzağa gidemezler. Genellikle pasif ve nispeten ekosisteme etkisi daha düşük olan av araçlarıyla avcılık yaparlar. Ürünleri taze tüketilir. Kasalarca, buzhaneye koyacak, fabrikaya gidecek miktarda ürün yakalamazlar. Dolayısıyla küçük ölçekli balıkçıların ekonomik gücü de yüksek değildir. Birçok yerde temsil edilmezler. Büyük toplantılara katılamazlar. Karar alma mekanizmalarında ikinci planda kalırlar.”
Küçük ölçekli balıkçılık faaliyetlerinde az da olsa kadın balıkçıların da olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özbilgin, balıkçı kadınların görünürlüğünün olmadığını, ama yeni sürdürülebilirlik planlarının hedeflerinde kadın çalışanların görünürlüğünün önemli olduğunu kaydetti.
‘BALIKÇILAR ÇOK ÖNEMLİ BİLGİ KAYNAĞI’
Prof. Dr. Özbilgin “Proje kapsamında balıkçılardan geçmiş tarihteki önemli olayları, aynı zamanda balıkçılıkta güncel durumu öğrenmeye çalışıyoruz. Örneğin, Karadeniz’de yaklaşık 10 bin tekne balıkçılık yapıyor. Siz 10 bin balıkçının yılda 100 gün denize gittiğini düşünürseniz, bu 1 milyon balıkçılık günü yapar. Eğer balıkçılarla iyi iletişim kurabiliyorsanız, her yıl 1 milyon günlük veriye ulaşma şansınız var demektir. Bu bilgi kaynağı yeterince iyi değerlendirilmemektedir. Balıkçılar, özellikle nadir yakalanan türlerle ilgili, yer zaman konusunda önemli bir bilgi kaynağı oluşturmaktadır. Bu kaynağın kullanımı, dünyada çok yaygın değildir. Proje kapsamında sahada deneyimli balıkçılarla “Köpekbalığı ve Mersin balığı ve yunus türlerinin nerelerde, ne zaman yakalandıkları; geçmişte bollukları nasıldı, şimdi nasıl? gibi çeşitli bilgileri edinmek için anketler yapıyoruz. Bu bilgileri farklı ülkelerin balıkçılarından aynı yöntemi kullanarak toplayıp yönetimin kullanımına sunuyoruz.” şeklinde konuştu.
‘KARADENİZ BİLİMSEL VERİ TABANI OLUŞTURULDU’
Proje kapsamında ‘Karadeniz Bilimsel Veri Tabanı’nın da oluşturulduğunu söyleyen Prof. Dr. Özbilgin, Karadeniz alt bölgesine odaklanan üç ana bilgi kategorisine sahip olan bu veri tabanında Karadeniz hakkında yayınları olan uzmanlara ilişkin bilgiler, kapsamlı bir yayın referans veri tabanı ve bu yayınlardan elde edilen biyolojik göstergeleri yansıtan bir tür referans veri tabanı bulunduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Özbilgin 17 Temmuz 2023 yılında kullanıma açılan veri tabanındaki bilgilerin uzmanlar tarafından güncellenebildiğini ve BlackSea4Fish ekibi tarafından yönetildiğini sözlerine ekledi.
|