Türkiye’nin 70 yıllık hayali Akkuyu Türkiye-Rusya iş birliği ile gerçekleşiyor

Tarih: 19 Eylül 2022 Pazartesi 11:41

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Bilim Danışmanı Prof. Dr. Uğur Çevik: Akkuyu NGS, Türkiye’nin kalkınma hedefleri için önemli olduğuna dikkat çekerek, 70 yıllık hayalin büyük bir işbirliği gerçekleştiğini söyledi.

 

Mersin'in Gülnar ilçesinde, Türkiye'nin ilk nükleer santrali olma özelliği taşıyan Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) ilk ünitesinin gelecek yıl faaliyete geçmesi planlanırken nükleer teknolojide dünyadaki lider kuruluşlardan biri olan Rosatom tarafından dört ünitede birden çalışmalar hızla sürüyor. 
Yıllık 35 milyar kilovatsaat elektrik üretimi ile Türkiye’nin enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu karşılayacak proje, dünyanın küresel bir enerji kriziyle mücadele ettiği bir  dönemde Türkiye’nin kalkınma hedefleri açısından önemli yatırımlardan biri olarak dikkat çekiyor. "50’lerde kâğıt üzerinde kalkınma hedefimizdi… Bunun üzerinden geçen koskoca 70 yılın ardından ülkemiz ilk defa bir nükleer santrale kavuşacak" diyen Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Bilim Danışmanı ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Çevik’e ait. Çevik'e göre, Akkuyu NGS, aynı zamanda Türkiye’nin 70 yıllık nükleer santral hedefini simgeliyor.
Türkiye-Rusya iş birliği açısından da tarihsel bir öneme sahip proje, sadece üreteceği elektrikle değil aynı zamanda yeşil enerji hedefine yapacağı katkıyla da önemli bir rol üstlenecek. Uzun vadede Türkiye’de nükleer bilim ve teknolojisinin gelişimi için de önemli bir adım olması öngörülüyor. Akkuyu yatırımının önemine dikkat çeken Prof. Dr. Uğur Çevik, "Dikkatinizi çekmek isterim, ülkemizin bir kalemdeki en büyük yatırımı olan (yaklaşık 20 milyar dolar) Akkuyu 'Yap, İşlet, Sahip Ol' (Build, Own, Operate) modeliyle yapılan dünyadaki ilk nükleer santral projesidir" dedi.
Her biri 1200 MW elektrik üretim kapasitesine sahip dört üniteden oluşan Akkuyu’nun toplam 4800 MW’lık kapasiteye sahip olacağını hatırlatan Çevik, "Bittiğinde toplamda 4800 MW kapasiteye sahip olacak olan santralin -dünyadaki muadilleri ile karşılaştırıldığında- büyük bir güce sahip olduğu rahatlıkla söylenebilir. İlk ünitenin Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında devreye alınması planlanmaktadır. Diğer reaktörlerin de birer yıl arayla devreye alınması bekleniyor. Akkuyu Nükleer Santrali tam 60 yıl süreyle (istenirse 20 yıl daha uzatılabilir) üretim yaparak ülkemizin enerji ihtiyacına 7/24 hizmet verecek" diye konuştu.
NÜKLEER TEKNOLOJİDE RUSYA TECRÜBESİ
Türkiye’nin uzun yıllara dayanan nükleer macerası sürecinde dünyada yüzlerce santral inşa edildiğini vurgulayan Çevik, Türkiye ve Rusya Federasyonu arasında, iki ülkenin liderleri arasındaki sıcak ilişkiye de dayanan bir yakınlıkla, nükleer teknolojiler alanında Rusya’nın tecrübesinden faydalanma kararı alındığını aktardı. Çevik şunları söyledi: "Ardından da yapımı artık yılan hikâyesine dönen Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin inşa edilmesi yönünde ortak karar… Bununla ilgili anlaşma, Rusya Federasyonu Hükûmeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti arasında, 12 Mayıs 2010 tarihinde Ankara’da imzalandı. 2014 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Akkuyu NGS’nin Çevre Etki Değerlendirme Raporu’nu onayladı. 3 Nisan 2018’de de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in katılımıyla Akkuyu NGS’nin birinci güç ünitesinin temel atma töreni gerçekleştirildi. Böylece, tam 70 yıl sonra Rusya Federasyonu’nun şirketi olan Rosatom’un yapacağı bir nükleer santrale kavuşacak ülkemiz için santraldeki birinci güç ünitesinin inşasına ilişkin tam kapsamlı çalışmalar resmen başlamış oldu."
RUSYA’DA EĞİTİM YETİŞMİŞ İNSAN GÜCÜ SAĞLIYOR
Akkuyu ile ciddi bir know-how transferi ve tecrübe paylaşımı kapsamında bugüne kadar 317 Türk öğrencisi eğitim için Rusya’ya gönderildiğini, 246’sı eğitimlerini tamamlayarak iş başı yaptığını kaydeden Çevik. bu konuda da şunları söyledi: 
"İnşaat aşamasında ve işletme sürecinde binlerce çalışanı olan proje kapsamında -hükûmetler arası anlaşmalar gereği- Türk öğrencilerimizin nükleer güç santralleri konusunda yetiştirilmesi için Rusya’da eğitim almaları sağlandı. Bu sürecin yetişmiş insan gücü açısından önemi bir yana, ileride kendi yerli ve millî reaktörlerimizi yapmak konusunda ülkemize büyük avantajlar sağlayacak bir gelişme bu."
AKKUYU İLE YETİNİLMEMELİ
Türkiye’nin son zamanlarda yaşanan küresel krizler de dikkate alınarak, sadece Akkuyu ile yetinilmemesi gerektiğini ve nükleerde milli bir hamle başlatılması gerektiğini vurgulayan Çevik, "Dünyada 70 yıldır faal olan ve artık dördüncü nesillerinin ticari olarak üretilmesi planlanan nükleer güç santralleri için ülkemizin sadece Akkuyu ile yetinmeyip, son zamanlarda yaşadığımız küresel krizler de dikkate alınarak, bu konuda yerli ve millî bir hamleyi eyleme geçirmesi fevkalade önem arz etmektedir. İHA ve SİHA gibi savunma sanayii enstrümanlarında elde edilen parmakla gösterilecek başarının her alanda yakalanması ve özellikle de enerji konusunda her yıl onlarca milyar dolar harcayan ülkemizin dışa bağımlılığın azaltılması, hiç kuşkusuz, bu sektörlere yapılacak yatırımlarla sağlanacaktır. Tabii ki tüm bu yatırımlar yapılırken bütün dünyanın üzerinde durduğu sıfır karbon ayak izi ve çevre hassasiyeti dikkate alındığında, yenilenebilir enerji kaynaklarının yanında nükleer güç santralleri de önemli bir alternatif olacaktır" ifadesini kullandı.
İNŞAATA BAŞLAMADAN 42 YIL ÖNCE LİSANSI ALINAN BİR SANTRAL
Türkiye’nin nükleer enerji arayışının hızlı başladığını hatta dünya ile rekabet edebilecek bir hızla geliştiğini hatırlatan Çevik, "ABD Başkanı Eisenhower’ın Birleşmiş Milletler’ de (1953) “Barış için atomö sloganı ile gündeme getirdiği nükleer santraller, o yıllarda ülkemiz için de önemli bir kalkınma hedefi olarak tespit edilmişti. Bu süreci 1956 yılında Atom Enerjisi Komisyonu Genel Sekreterliği’nin (bugünkü adıyla Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu) kurulması ile başlatan ve bu konuda öncüler arasında yerini alan Türkiye, birçok teşebbüste bulunsa da ne yazık ki 2000’li yıllara kadar bir sonuç alamadıö dedi. Çevik bu durumu, “O esnada dünya ise hızlı bir şekilde ticari nükleer güç santrallerini inşa etmeye devam ediyordu" sözleriyle aktardı.
Bu yarışta geri kalmak istemeyen Türkiye’nin 1976’da Mersin yakınlarındaki Akkuyu mevkiinde bir nükleer santralin inşası için lisans aldığını kaydeden Çevik, "Ne zaman? 1976’da… Yani, şu an inşası devam eden nükleer güç santralinin lisansı 2018 yılında inşaatın başlamasından tam 42 yıl önce alınmıştı. Bu tarihten sonra, birçok farklı hükûmet, pek çok defa teknik şartnameler hazırlayıp ihaleye çıkmak istese de her şeyden önce finansal garanti eksikliğinden ve daha birçok sebepten dolayı süreci başlatamadı" ifadelerini kullandı.
NÜKLEERİN ÖNCÜLERİNDENDİ, ÇOK GEÇ KALDI
Türkiye'nin nükleer teknoloji konusunda geç kaldığına dikkat çeken Prof. Dr. Uğur Çevik’in bu konudaki görüşleri şöyle: 
"Bugün dünyada, 438’i işletmede, 56’sı yapım aşamasında olmak üzere inşaatı 494 adet nükleer reaktör bulunuyor. 1950’li yıllarda başlayan süreçten bu yana I., II., III. ve III+ nesil reaktörler 32 ülkede faaliyet gösteriyor. Bu santrallerin gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde olması onların yüksek bir teknolojiye sahip olduğunun en açık göstergesi. Her nesil -bir önceki neslin yaşadığı problemlerden dersler çıkartılarak- daha güvenlikli, daha yüksek teknoloji ile inşa edilir hâle geldi. Nükleer teknolojiler konusunda söz sahibi olan ülkeler kendi reaktör tiplerini üreterek bu konuda dünyada söz sahibi olmak için yarış içinde. Mevcut reaktörler dünya enerji ihtiyacının yüzde 10’undan fazlasını karşılıyor; inşaatı biten reaktörlerle birlikte bu oranın artması mümkün olacak."
NÜKLEERİN ÜLKE MENFAATLERİ İÇİN ÖNEMİ VAR
Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) 'Nükleer Enerji ve Güvenli Enerji Dönüşümü: Bugünün Zorluklarından Yarının Temiz Enerji Sistemlerine' raporuna göre de sürdürülebilir ve temiz enerji sistemleri inşa etmek ise nükleer enerji olmadan daha zor, daha riskli ve daha pahalı olacak. Bugün 32 ülkedeki toplam 413 gigavat kapasiteli nükleer enerji santralleri, yılda 1,5 gigaton küresel emisyon salımının ve 180 milyar metreküp küresel gaz tüketiminin önüne geçerek net sıfır emisyon hedefine ulaşılmasının yanı sıra enerji güvenliğinin sağlanmasına da katkıda bulunuyor. Bir enerji santralinin belirli zaman aralığında ürettiği güç miktarının, o zaman aralığının her saati tam kapasitede çalışarak üretebileceği güç miktarına bölümü olarak tanımlanan 'Kapasite Faktörü'nün enerji üretiminde önemli bir parametre olduğunu belirten Çevik, “Güneş ve rüzgâr santralleri konusunda da dünya ortalamasının üzerinde yatırımlar yaparak dışa bağımlılığı azaltmaya ve gelişen, büyüyen sanayisinin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan ülkemiz, her türlü enerji kaynağı konusunda da benzer şekilde yatırımlarına devam etmektedir. Diğer enerji üretim türlerine kıyasla kapasite faktörü çok yüksek olan (yaklaşık yüzde 95) nükleer reaktörler sadece bakım esnasında devreden çıkacak. Bu nedenle, yenilenebilir enerji kaynaklarının nispeten düşük kapasite faktörleri (örneğin güneş yüzde 25) düşünüldüğünde, bu reaktörlerin ülke menfaati açısından önemi gayet açıktır" değerlendirmesinde bulundu.
NÜKLEER SANTRALE NE KADAR İHTİYAÇ VAR?
Enerji ihtiyacının karşılanmasında konu nükleer santrallere gelince insanların çok da aynı fikirde olmadığını ifade eden Prof. Dr. Uğur Çevik, bu konuda da şunları söyledi: "Belki de bu aşamada hemen şunu sormak gerekir: Enerji talebini karşılamak için nükleer bir santrale ne kadar ihtiyaç var? Rusya-Ukrayna krizi gösterdi ki, yeteri kadar yer altı kaynağına sahip olmayan Avrupa gibi, ülkemiz de bu konuda çok (hatta çok çok) şanslı olan komşularına (Azerbaycan, Rusya, İran, Irak) bağımlı durumda... Doğalgaz, petrol ve kömür gibi fosil temelli enerji kaynakları birçok ülkenin enerji üretiminin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturuyor. Artan dünya nüfusu ve beraberinde gelişen tarım ve sanayi üretimi, enerji taleplerinde ciddi artışlara sebep oldu; bu yüzden de ülkeler -doğal olarak- artan talepleri karşılamak adına her türlü enerji kaynaklarını kullanmaya yöneldi. Özellikle yenilenemeyen enerji kaynaklarının kullanımının sebebiyet verdiği küresel iklim değişikliğine rağmen ülkelerin bundan vazgeçmesi kolay görünmüyor. Bir de Rusya-Ukrayna krizi ve sonrası gelişen olaylar, Rusya’ya uygulanan ambargo Avrupa’nın doğalgaz tedarikinde sıkıntıya yol açtı; hâl böyle olunca ülkelerin birçoğu yaklaşmakta olan kış için şimdiden tedbir almaya başladı: “Winter is coming...' Kravat takmayın diyen İspanya Başbakanından tutun da Fransa’da “klima çalışıyor ise kapılarınızı kapalı tutun!' uyarılarına kadar pek çok tedbir alındı. Artan doğalgaz fiyatları ve tedarikte yaşanan sıkıntılar da tüm bu yaşananların tuzu biberi olmuştur. Tabii, bu aşamada ülkelerin diğer enerji kaynaklarına yönelimi de gündeme geldi. Yıllardan beri dünyanın “acilö gündeminde olan küresel iklim değişikliği nedeniyle dünyanın yaşadığı birçok problem tüm enerji kaynaklarının öyle kolayca kullanımına engel oluşturuyor! Kim ne derse desin, dünyanın ortalama yüzey sıcaklığında yaşanan yaklaşık 1,5 °C’lik artış insanoğlu için son yıllardaki en büyük tehdit olarak görülüyor. Fosil yakıtların kullanımına bağlı olarak gelişen iklim değişikliğinin oluşturacağı büyük riskleri gören ülkeler Birleşmiş Milletler önderliğinde bu küresel problemin üstesinden gelmek için gayret sarf ediyor. Bunlardan sonuncusu Glasgow’daki iklim zirvesidir 2021’de Glasgow’daki İklim Zirvesi sonrası “sıfır karbon ayak iziö için anlaşan dünya ülkeleri ve kıta Avrupası doğalgaz ve nükleer konusunda anlaşmazlığa düşse de Avrupa Parlamentosu doğalgaz ve nükleer enerjiyi “çevresel açıdan sürdürülebilir ekonomik faaliyetlerö olarak kabul etti. Tabii bu konuda daha önceden yatırım yapan ülkeler dışa bağımlılığın çözümü konusunda bir adım önde. Örneğin Fransa enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 70’ini nükleer enerjiden karşılamakta"
AVRUPA’DA NÜKLEER SANTRALLERİ KAPATMA KARARI ASKIDA
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Bilim Danışmanı Prof. Dr. Uğur Çevik’in dikkat çektiği ‘enerji arzının güvenliği ve iklim değişikliği ile mücadele’ gibi küresel gündemin sıcak başlıkları son dönem Avrupa’da nükleere dönüş yaşanmasının da ana sebepleri…
Elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 25'ini nükleer santrallerden karşılayan ancak Akkuyu konusunda uzun yıllar olumsuz yaklaşım sergileyen ve projenin iptalini isteyen Avrupa ülkeleri, nükleer santralleri kapatma takvimini askıya almaya başladı. Belçika, nükleer reaktörleri devreden çıkarma planını ertelemeye karar veren ilk ülkelerden oldu. Son 10 yıldır kademeli şekilde nükleer santrallerini kapatan Almanya’da ise kalan üç reaktörün kapatılmasının ertelenmesi gündemde. Nükleerden vazgeçtiğini açıklayan Japonya’da faaliyeti durdurulan reaktörlerin tekrar elektrik üretimine geçmesi ve yeni nesil nükleer enerji santrallarının geliştirilmesi tartışılıyor. Birleşik Krallık, Fransa, ABD, Kanada ve Çin başta olmak üzere birçok ülke, yeni nükleer yatırım planlarını hayata geçirmeye hazırlanıyor. Fransa, 2050'ye kadar 14 yeni nükleer reaktör kurma ve SMR teknolojilerine 1 milyar avro yatırım yapma planını açıkladı. Hollanda 2 yeni nükleer reaktör yatırımı planlarken, Polonya da büyük ve mini ölçekli nükleer reaktör yatırımlarına ilişkin çalışmalar yapıyor. Afrika'da ise ilk nükleer enerji santralinin inşasına başlayan Mısır, kıtada Güney Afrika'dan sonra nükleerden elektrik üretecek ikinci ülke olarak öne çıkıyor. Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom’un inşa edeceği Mısır'ın ilk nükleer santrali Dabaa da her biri 1200 megavat kapasiteli 4 üniteden oluşacak. Çin, her yıl 6 ila 8 nükleer reaktör inşa ederek, bu alanda 2030’a kadar dünyanın en büyüğü olmayı hedefliyor. Nükleerden çıkış stratejisini devre dışı bırakan Güney Kore de 2030’a kadar 10 yeni nükleer reaktör kurmayı planlıyor.


Etiket: Mersin, Gülnar, Akkuyu,


Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

 
 
 
  GÜNCEL
 
 
  HAVA DURUMU
 
 
 
  FACEBOOK
 


 
 
 


 
 
 

 

Mersin Post | Siteden yararlanırken yayın politikamızı okumanızı tavsiye ederiz. mersinpost.com.tr © Copyright 2024 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz. Mersin Post basın ve yayın meslek ilkelerine uyar.

URA MEDYA