Sivas Katliamı’nın 29’uncu yıl dönümünde yaşamını yitirenleri anan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Mersin Şube Başkanı Gökay Asker, Sivas’ın ışığının sönmeyeceğini söyledi
Mersin'de Sivas katliamının 29’uncu yıl dönümünde yazılı bir açıklama yaparak katliamda yaşamını yitirenleri anan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Mersin Şube Başkanı Gökay Asker, “2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas Madımak otelinde yaşatılan katliamın üzerinden 29 yıl geçti. İnancın, bilincin, direncin simgesi olan Pirimiz Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliklerinin ilk üçü Pirimizin yaşamış olduğu Yıldızeli’nin Banaz köyünde gerçekleştirilmişti. 1993 yılında, Sivas merkezde yapılması planlanan 4.anma etkinlikleri, program dahilinde devam ediyorken; gerici faşistler tarafından, günler öncesinden başlayan provokasyonlar sonuç vermiş ve devletin kolluk güçleri gözetiminde Madımak Oteline doğru yürüyüşe geçen, kışkırtılmış, gerici ve yobaz kalabalık Oteli ablukaya almıştır. Gözü dönmüş kalabalığa sekiz saat boyunca hiçbir müdahale de bulunulmamıştır. Hafızalarımızdan asla silinmeyecek slogan ve sevinç naraları eşliğinde otel ateşe verilmiş ve 33 aydınımız, ozanımız, sanatcımız, semahçımız, gencimiz kısacası aydınlık geleceğimiz ile birlikte 2 otel görevlisi de diri diri yakılarak katledilmiştir. Bu katliamda 105 canımız da yaralanmıştır” ifadelerini kullandı.
“MADIMAKLA YÜZLEŞİN VE KATLİAMI AYDINLATIN”
2 Temmuz Madımak katliamının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen, katliamın hesabının verilmediğini, arkasındaki gerçek sorumluların açığa çıkarılmadığını ve katliamda bizzat rol oynayan çoğu piyon bir grup hakkında göstermelik davalar açılsa da adaletin yerine getirilmediğini ifade eden Asker, “Katillerin çoğu affedilmiş, yurt dışına çıkarılmış, normal yaşamlarına devam ettirilmiştir. Bilinçli olarak uzatılan davalar zaman aşımına uğratılmış ve tutuklu olanlar dahi serbest bırakılmışlardır. Bu zaman aşımı kararı, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “milletimize hayırlı olsun” diyerek karşılanmış ve büyük bir memnuniyet duygusu ile halka ilan edilmiştir. Aranan sanıklar yönünden devam eden mahkeme süreci de önceki süreçlere benzer bir biçimde devam etmekte ve adeta Şehit ailelerimiz başta olmak üzere Alevi toplumunun sabrı zorlanmaktadır. Dava yeniden zaman aşımına uğratılmak istenmektedir. Herkes bilmelidir ki, Sivas Madımak Katliamı İnsanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz ve olamaz. Madımak Katliamı ile amaçlanan şey ve topluma verilmek istenen mesajın, sadece insanların yakılması, katledilmesi olmadığı bilinmelidir. Madımak katliamı, toplumun ayrışması, kutuplaştırılması ve kendi içinde çatışma ortamları oluşturulması için bilinçli seçilmiş bir Alevi Katliamıdır. Bu katliamda öncesinde ve sonrasında yaşanan diğer katliamlar gibi tarihin utanç sayfalarında yerini almıştır ve asla unutulmayacaktır. Katliamın diğer bir amacı da toplumun sınıf siyasetinden uzaklaşıp, kimlik siyasetine yönelmesini sağlamaktır. Katliamın nedenleri ve sonuçlarının tüm gerçekliği ile ortaya çıkarılması için, Devletin tüm organları ile birlikte, Tansu Çiller’in Başbakan, Erdal İnönü’nün hükumet ortağı olduğu dönemin tüm siyasal süreçleri ile amasız fakatsız yüzleşilmesi gerekmektedir. Arkasındaki gerçek failerin açığa çıkarılması için bu bir zorunluluktur. Madımak katliamı, ancak ve ancak tarihle yüzleşilerek aydınlatılabilinir. Madımak katliamını unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız” dedi.
“CEM EVLERİMİZ İBADETHANE OLMALI”
Cem Evlerinin Alevilerin İbadethanesi olarak bir an önce kabul edilmesi ve Anayasal güvence altına alınması gerektiğinin altını çizen Asker, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Kapatılan ve Vakıflar aracılığı ile el konulan Dergâhlarımız gerçek sahibi olan biz Alevilere geri verilmelidir. Her türlü ayrımcılık son bulmalı ve kime karşı olursa olsun nefret söylemleri en ağır biçimde cezalandırılmalıdır. Alevi köylerine cami yapılmasından vaz geçilmeli, her türlü asimilasyon politikasına son verilmelidir. Alevilerin Kutsal Mekânlarına yapılmak istenen baraj, HES, maden ve taş ocağı projeleri derhal iptal edilmelidir. Zorunlu din dersleri, tüm eğitim kurumlarının her kademesinden kaldırılmalı, eğitimin içeriği bilimsel ve çağdaş normlara kavuşturulmalıdır. Alevi inancının asimilasyonu ve yaşamın her alanının gericilleştirilmesinin kurumsal karşılığı olan, Laik ve demokratik Cumhuriyetin önündeki en büyük engel Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılıp, lav edilmelidir. Devlet, tarihimizle ve yaşatılan katliamlarla yüzleşmeli ve hesabını vermelidir. Madımak Oteli tartışmasız, Utanç Müzesi olmalıdır. Biz Aleviler, kimsenin inancından, kimliğinden, dilinden, kültüründen, cinsiyetinden dolayı ötekileştirilmediği, horlanmadığı, öldürülmediği, herkesin barış içinde bir arada kardeşçe yaşadığı, hakça bölüşümün esas alındığı, savaşların ve sömürünün son bulduğu kısacası inancımızda Rızalık Şehri olarak tarif edilen bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu dünyayı bütün ötekiler ile birlikte inşa edeceğiz. Katliamların hesabını mutlaka soracağız. Bu ülkeyi ve bu dünyayı yaşanır kılmak biz insanların elindedir. Bu gerçeği her yerde ve her alanda haykırmaya devam edeceğiz. Değil 29 yıl, 29 asır da geçse Madımak katliamını ve diğer işlenmiş insanlık suçlarını unutmayacağız. Unutmak, en başta inancımıza, direncimize, bilincimize ve bu uğurda bedel ödeyen, Kerbela’dan Şeyh Bedrettin’e, Pir Sultan’a ve bugüne kadar, hak ve hakikat mücadelesinde inançları uğruna bedel ödeyenlere ihanettir. Unutmak; Asım Bezirci’nin Kalemine, Hasret Gültekin’in Bağlamasına, Nesimi Çimen’in Curasına, Asuman Sivri’nin Semahına, Koray Kaya’nın düşlerine ihanettir. Madımak Katliamı’nı Unutmadık, Unutturmayacağız. Gelin canlar bir olalım… Sivas’ın Işığı Sönmeyecek.”
|